ÇOCUK VE CİNSELLİK
Doğumlarından itibaren her anlamda gelişim basamaklarını tırmanan çocuklar, özellikle erken çocukluk döneminde cinsel gelişim anlamında en hızlı değişimi gösterir (Deniz ve Yıldız-Altan, 2019). 18 aylık bebekler kendileriyle ilgili farkındalık geliştirmeye başlarken, 30. ay itibariyle kendi cinsiyetlerini yavaş yavaş anlamaya başlarlar (Deniz ve Yıldız-Altan, 2019). Bu noktada “cinsiyeti” anlamak; aslında toplumsal cinsiyet rollerinin, çocuğun çevresi tarafından çocuğa nasıl yansıtıldığını ve bu rollerin çocuğun algısındaki yerini de işaret eder. Cinsiyet rollerinin ayrışmasının başlangıcı ise çocuğun kendini kız veya erkek olarak adlandırabilmesi ile başlar (Martin ve Ruble). İki yaş itibariyle bu rollerin temelleri atılmaya ve üç yaş itibariyle temel cinsiyet davranışları görülmeye başlamaktadır (Deniz ve Yıldız-Altan, 2019).
Fakat bu dönemde cinsiyetler arasındaki farklar çocuklar tarafından tam olarak anlaşılamamaktadır. Sadece kendilerinin ve karşılarındakinin cinsiyetini ayırt edebilecek düzeyde farkındalıkları vardır (Deniz ve Yıldız-Altan, 2019). Dolayısıyla, bu cinsiyet farkının anlaşılması, çocukların zihnine peşinden birçok belirsizliği ve soruyu da beraberinde getirir.
Ebeveynler ise çocuklarının cinsellik üzerine sorduğu sorulardan, henüz onlar için erken olduğu düşüncesi ile kaçabilmektedirler. Ancak bu noktada, çocuğun gelişimini göz önünde bulundurarak, okul öncesi dönemde dahi olsa algılayabileceği şekilde açıklamalar yapılabilir. Çocukların baş etmekte en çok zorlandıkları durumlardan biri belirsizliktir, dolayısıyla bu açıklamaları yapmak onların kendi bedenlerini ve gelişimlerini algılamaları açısından çok önemlidir.
Cinsellik Eğitimi
Cinsellik, yetişkinlerin belki de çocuklarla konuşmakta en çok zorlandığı, hatta belki zaman zaman konuşmaktan tamamıyla kaçındığı konulardan bir tanesidir. Çocukların cinsellik üzerine düşünmeleri, meraklı olmaları ve sorular sormaları ise kaçınılmazdır. Cinsellik eğitimi ise bu noktada çok kritik bir rol oynamaktadır. Her ne kadar cinsel eğitim denildiğinde akla ilk olarak üreme ve dolayısıyla cinsel ilişki gelse de (San-Bayhan & Artan 2004) bu eğitim aslında çok daha geniş kapsamlıdır.
Aile ile başlayıp öğretmenler, akranlar, medya, danışmanlar ve daha birçok çeşitli kaynak ile devam eden cinsel eğitim (Sungur, 1998) bireyin kendisiyle ilgili olumlu bir kişilik kavramı oluşturabilmesi, fiziksel, duygusal ve cinsel gelişimini anlayabilmesi,
insan cinselliğine ve diğerlerinin görüşlerine saygı gösterebilmesi gibi değer yargıları oluşturmasını da kapsar (San- Bayhan ve Artan, 2004).
Ebeveynler, çocukların cinsellikle ilgili sordukları sorulara bu soruların uygunsuz olduğu ve normal olmadığı yönünde tepkiler verebilir. Bu tepkiler çocukların yanlış yaptıkları düşüncesine kapılıp suçluluk duygusunu hissetmelerine, özgüvenlerinde azalma yaşamalarına ve kendi bedenlerine yönelik negatif bir bakış açısı geliştirmelerine yol açabilir (Deniz ve Kesicioğlu, 2014). Aynı zamanda, çocuklar
meraklarını akran grupları, internet ve televizyon gibi kaynaklardan gidermeye de çalışabilirler (Deniz ve Kesicioğlu, 2014). Fakat bu kaynaklar, çocuklar için her zaman doğru ve güvenilir bilgiyi sağlamadığı için onların cinsellik hakkında yanlış veya algılayabileceklerinin ötesinde bilgi edinmelerine sebep olabilir (Deniz ve Yıldız-Altan, 2019). Bu sebeplerle, önce ebeveynlerin, sonra da eğitimcilerin cinsellik üzerine çocuklara vereceği doğru ve uygun bilgiler oldukça önemli bir konumdadır.
Cinsel Organların Adlandırılması
Özellikle erken çocukluk dönemi yani altı yaşa kadar olan dönemde, çocuklara cinsel organlardan bahsederken bu organlara takma isimler ile işaret etmek çok yaygın görülen bir davranıştır. Yaygın olanın aksine, cinsel organlara takma isimler takmak yerine onların bilimsel adlarının (penis-vulva) kullanılması gerekmektedir (Deniz ve Gözütök, 2017). Bedenin diğer bölgelerine isim takmayıp sadece cinsel organlara farklı isimler takmak, çocuklar için kafa karıştırıcı olabilir. Gerçek isimlerinin kullanılmaması, sanki bu bölgeler ile ilgili konuların konuşulmaması veya bu konuların üstünün örtülmesi gerektiği gibi bir izlenim de yaratabilir.
Ayrıca, her ne kadar çocuklar ergenlik döneminde okulda aldıkları eğitimle cinsel organların bilimsel adını öğrenseler de cinsel gelişiminin temellerinin atıldığı erken çocukluk döneminde “orası, pipi, kuku, kuş” gibi takma isimlerin yaratacağı muhtemel toplumsal tabular, onların bakış açısını ve tutumlarını etkilemeye devam edecektir.
Özellikle cinsel istismar başlığı düşünüldüğünde, çocukları cinsellik üzerine konuşabilmek adına özgüvenli olarak yetiştirmek oldukça önemlidir. Cinsel organları “pipi” veya “kuku” gibi sempatik görünümlü takma isimler yerine bilimsel adları ile adlandırarak, çocukların bu bölgelerinin mahrem
bölgeler olduğunu öğrenmeleri sağlanabilir. Cinsel bölgelerine yönelik mahremiyet kavramını geliştiren çocukların, herhangi bir cinsel istismar durumunda, bunu ebeveynleri ile paylaşmaları gerektiğine yönelik bilinçleri de artacaktır.
Hamilelik
Bebeklerin nereden geldikleri üzerine sorulan sorular, belki de ebeveynleri en çok zorlayan konulardan bir tanesidir. Bu noktada, çocuklara yeterli miktarda ve kafa karıştırmadan bilgi vermek oldukça önemlidir çünkü gereğinden fazla detay vermek, çocuğun zihninde başka soruları da uyandıracaktır (Bilkent Üniversitesi, tarihsiz). Özellikle beş yaş ve öncesinde çocukların soyut kavramları tam olarak algılayamadığı düşünüldüğünde,“Seni leylekler/melekler getirdi.” gibi açıklamalar yapmak, çocuklar için fazlasıyla karmaşık ve yetersiz olacaktır. Bunun yerine, annenin karnında bebeği tutan özel bir kese olduğu, bebeğin zamanla bu kese içerisinde büyüdüğü ve yeterince büyüdüğünde doğum ile dışarı çıktığı anlatılabilir (Bilkent Üniversitesi, tarihsiz). Bebeğin nasıl dışarı çıktığı eğer çocuk tarafından sorulursa, doğum yolunun idrar yapılan açıklığın arkasında olduğu anlatılabilir (Bilkent Üniversitesi, tarihsiz).
Eğer çocuk burayı görmek isterse, bir oyuncak bebek üzerinde veya kız çocuklarda ayna ile kendi bedenlerinde doğum çıkış yeri gösterilebilir (Bilkent Üniversitesi, tarihsiz). Bebeğin nasıl oluştuğu sorulursa, annenin ve babanın içinde bebeği oluşturmak için tohumlar bulunduğu ve bebek yapmak istediklerinde babanın tohumlarının penisinin ucundan çıkarak, annenin vajinasından bebek kesesine geçtiği söylenebilir (Bilkent Üniversitesi, tarihsiz).
Mastürbasyon
Cinsellik ile ilgili ebeveynlerin konuşmaktan kaçındığı bir diğer konu da mastürbasyondur. Kişinin cinsel doyuma kendi kendine ulaşması olarak tanımlanan mastürbasyon (Çakşak, 2018), erken çocukluk döneminden itibaren görülmeye başlayabilir. Gelişimlerinin doğal bir parçası olarak, çocuklar büyüyen bedenlerini merak etmeye ve keşfetmeye meyillidir. 2.5 yaşından itibaren ve özelikle 3-6 yaş aralığında, çocukların mastürbasyon yaptığı gözlemlenebilir. Bu anlarda, çocuğu sert bir dille uyarmak, yaptığının ayıp olduğunu söylemek, elini cinsel organından çekmeye çalışmak, eline vurmak gibi hareketler oldukça sakıncalıdır. Ebeveynlerin, çocukların mastürbasyonlarını bu yollarla engellemeye çalışmaları, çocukların aklına kendi bedenine dokunmanın ayıp, sakıncalı ve suçluluk duygusu yaratabilecek bir şey olduğu düşüncesini yerleştirebilir.
Kendi koluna, bacağına veya yüzüne dokunduğunda böyle bir tepki almayıp cinsel organına dokunduğunda bunun ailesi tarafından ayıplanması çocuğun kafasını karıştıracaktır. Bu durum aynı zamanda, çocuğun kendi cinselliğine ve genel olarak cinsellik konsepti üzerine tabular geliştirmesine sebebiyet verebilir. Dolayısıyla, mastürbasyon anında eğer toplum içindeyse ve durması isteniyorsa, direkt olarak bir müdahalede bulunmak yerine, sakin bir şekilde eline bir oyuncak veya bir görev vererek çocuğun dikkatini başka yöne çekmek uygun olacaktır.
Gelişimleri gereği doğal bir süreç olsa da çocuğun mastürbasyon davranışını hangi sıklıkta ve hangi zamanlarda gerçekleştirdiği gözlemlenebilir. Örneğin, annesi veya babası ona her kızdığında veya bağırdığında gizli bir köşeye girip mastürbasyon yapan çocuk için bu, duygusal tatmini sağlayıcı bir yol olarak seçilmiş olabilmektedir. Bu sebeple, çocuğun davranış örüntüsünü gözlemlemek yerinde olacaktır.
Ergenlik döneminde ise, konu üzerine ebeveynlerin çocuklarıyla açık ve uygun bir şekilde konuşması, çocuğun hem doğru bilgiyi edinmesine hem de ebeveynlerine ve kendine karşı güven duygusunu güçlendirmesine yarayacaktır. Örneğin mastürbasyonun doğal bir eylem olduğu, bedensel ya da ruhsal bir hastalığa yol açmadığı çocuğa açıklanmalıdır (Çakşak, 2018). Aksi yöndeki mastürbasyona karşı “ayıp, günah” şeklindeki yaklaşımlar suçluluk ve pişmanlık gibi duygulara, anlamsız korkulara ve cinsel işlev bozukluklarına yol açabilmektedir (Sadock & Sadock, 2005) Bu gibi korkular ise muhtemel bir cinsel istismar durumunda çocuğun utanç duymasına, kendini suçlamasına ve ailesinden bu yaşantısını gizlemesine yol açabilmektedir.
Yazar: Psikolog Zeynep Özlem Altınok
Kaynakça:
Çocuklarımıza Cinselliği Nasıl Anlatalım. Bilkent Üniversitesi (tarihsiz). https://w3.bilkent.edu.tr/www/saglik-merkezi/genclik-danisma-birimi/uremesagligi/cocuklarimiza-cinselligi-nasil-anlatalim/
Çakşak A. (2018). Ergenlerde Cinsel Eğitim. Journal of Institute of Economic Development and Social Researches. 4(11):498- 504. https://dergipark.org.tr/tr/pub/iksad/issue/51706/671338
Deniz Ü. ve Gözütök A. (2017). Okul Öncesi Dönem Çocuk Kitaplarının Cinsel Gelişim ve Cinsel Eğitim Açısından Değerlendirilmesi. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. 10(49). www.sosyalarastirmalar.com
Deniz, Ü. ve Kesicioğlu, O.S. (2014). Sexuality-related questions of children in early childhood period and appropriate approaches, Preschool Educatıon In Turkey And In The World: A Theorıcal And Empırıcal Perspectıve.
Sofıa: Kliment Ohridski University
Deniz Ü. ve Yıldız-Altan R. (2019). Millî Eğitim Bakanlığı 0-36 Aylık Çocuklar İçin Eğitim Programında Cinsel Gelişim ve Eğitim. Çocuk ve Gelişim Dergisi. 2(3): 34-44. https://doi.org/10.36731/cg.544056
Martin, C. L. ve Ruble, D. N. (2009). Patterns of gender development. Annual Review of Psychology, 61, 353–381. doi:10.1146/annurev.psych.093008.100511
Sadock, B.J. ve Sadock, V.A. (2005). Klinik Psikiyatri. (Çev.Ed. Aydın, H. & Bozkurt, A.), 2. Baskı, Güneş Tıp Kitabevi, Ankara. San-Bayhan P. ve Artan İ. (2004). Çocuk Gelişimi Ve Eğitimi. Morpa Yayınları, İstanbul.
Sungur, M.Z. (1998). “Cinsel Eğitim”, Klinik Psikiyatri Dergisi, (2):103-108.