ÇOCUK VE ÖFKE
Gelişimleri boyunca gerek fiziksel gerek duygusal büyümeleri devam eden çocuklar, zaman içerisinde çeşitli birçok duyguyu tanımaya, öğrenmeye ve deneyimlemeye başlar. Öfke, hem çocukların hem de ebeveynlerin zaman zaman anlamakta ve belki ifade etmekte zorlandıkları duygulardan bir tanesidir. Tehlike ve hayal kırıklığı getiren, sosyal durumların uyarımı ile ortaya çıkan öfke (Averill, 1982), aynı zamanda çevremizdeki hangi olayları öfkelendirici bulduğumuza yönelik fikirlerimiz ve tutumlarımız ile de şekillenir (Kerr & Schneider, 2008).
Yetişkinler olarak her ne kadar anlam veremesek de çocukların istediği oyuncağın alınmaması veya elindeki dondurmayı yere düşürmesi gibi yaşadıkları bazı küçük olaylar, onları oldukça öfkelendirebilmektedir. Bu noktada onların dünyalarının, henüz biz yetişkinlerinki kadar geniş olmadığını ve var olan yaşam deneyimleri içerisinde bir dondurmayı yere düşürmenin çocuklar için gerçekten oldukça öfkelendirici olabileceğini aklımızın bir köşesinde tutmakta fayda var.
Çocuklarda Öfkeyi İfade Etmek
Her ne kadar ortak özellikler barındırsa da her çocuğun gelişimi kendine hastır ve öznel özellikler taşır. Bu özellikler, çocuğun genetik yapısı, aile içindeki deneyimleri, bulunduğu sosyal ortamlar gibi birçok önemli etkeni içinde barındırır. Düşünceleri ve duyguları ifade edebilme becerisi veya yöntemi ise, çocuğun doğduğu andan itibaren devamlı olarak iletişim içinde bulunduğu en önemli yapıdan, yani aileden öğrenilmeye başlanarak şekillenir. Çocuklar kendisine anlatılandansa, çevresindeki bireylerin davranışlarını gözlemleme yoluyla nasıl davranmaları veya hangi durumda ne tepki vermeleri gerektiğini öğrenir.
Dolayısıyla öfkeyi ifade etme biçimlerinin de önemli bir kısmı, anne-babalarının veya diğer aile fertlerinin öfkelendikleri anlardaki tepkilerini gözlemleme yoluyla öğrenilir. Ebeveynler, her ne kadar bazen kendi aralarında konuştuklarının çocuk tarafından duyulmadığını veya nasıl olsa anlaşılmayacağını düşünse de aslında çocuklar bunların birçoğunu algılar. Bu sebeple, ebeveynlerin ve diğer aile fertlerinin öfkelerini nasıl ifade ettiği, çocuğun kendi öfkesini ifade edişini öğrenmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır.
Öfkeyi ifade etmek üzerine düşünüldüğünde, akıllarımızda genellikle kavga etmek, yüksek sesle konuşmak veya bağırmak, şiddet içeren fiziksel tepkiler göstermek gibi sahneler canlanmaktadır. Durum bazen böyle olsa da bazı zamanlarda öfkeyi ifade etmek aşina olduğumuz bu yollar ile gerçekleşmeyebilir. Çocukların aile içi dinamikleri veya kültürel olarak onlara öğretilen ‘doğru’ davranışlar,
onların öfkelerini dışarıya ifade edemeyip kendi içlerine yöneltmelerine de sebebiyet verebilir. Bu sebeplerle, öfkeyi ifade etmeyi aslında iki farklı başlık altında değerlendirebiliriz: dışarı yansıtılabilen öfke ve içe dönen (kendine yönelen) öfke.
Dışa Yansıtılabilen Öfke
Tıpkı mutluyken gülümsemek, utanınca kızarmak veya üzülünce ağlamak gibi, öfkeliyken de bunu yansıtabiliyor olmak çocukların gelişimi için oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle bazı gelişimsel yaş aralıklarında, yetişkinler için yorucu olsa da, çocukların öfkelerini yüksek bir biçimde ifade etmesi gereklidir. Örneğin, çocukların kendilerini kontrol etmeyi öğrenmeye başladıkları ve neyi yapıp yapamayacaklarını keşfettikleri ‘iki yaş sendromu’ olarak adlandırılan dönemde (Gallacher, 2014) öfkelerini dışarı fazlaca yansıttıkları görülebilir. Benzer şekilde, ergenlik dönemi gelişiminin önemli etkenlerinden olan hormonal değişiklikler, çocukların öfkeyi ifade etme ve yönlendirme mekanizmaları üzerinde oldukça etkilidir.
Fakat bu noktada, dışa vurulan öfkenin çocuğa veya çocuğun çevresine zarar verip vermediği her zaman ebeveynler tarafından gözetilmelidir. Özellikle öfkenin dışavurumu fiziksel şiddet boyutuna ulaşıyorsa, aileler mutlaka bu konuda destek alarak çocuklarının öfkelerini daha sağlıklı bir şekilde ifade edebilmeyi öğrenmesine yardımcı olmalıdır. Benzer şekilde eğer aile içerisinde öfkesini çok yüksek ses, sözel şiddet veya fiziksel şiddet ile ifade eden bireyler varsa, bu bireylerin de hem kendi psikolojik sağlıkları hem de çocuklarının psikolojik gelişimi açısından aynı zamanda bireysel psikolojik destek almaları oldukça iyileştirici olacaktır.
İçe Dönen (Kendine Yönelen Öfke)
Her ne kadar öfkenin ifade edilişi üzerine düşünüldüğünde akıllarda kızmak, bağırmak veya kavga etmek gibi sahneler canlansa da öfkelendiği halde bunu alışık olduğumuz yollarla dışa yansıtamayan birçok çocuk da vardır. Bazı çocuklar gerek doğuştan gelen mizaçları gereği gerekse aile bireylerinin şahsi özellikleri ve onlarla bulunduğu etkileşimler sonucunda daha sakin, daha az tepkiler veren ve öfkeli hallerine çok az şahit olduğumuz çocuklar olarak gelişirler. Ebeveynler ve diğer yetişkinler tarafından ‘ağırbaşlı’, ‘çok sakin’ veya ‘uslu’ olarak adlandırılan bu çocuklar da tıpkı diğerleri gibi aslında öfke duygusunu hissediyor fakat bunu dışarı nasıl yansıtacaklarını bilmiyor olabilirler.
Öfkelenmesi gereken anlarda öfkelenmeyen veya çok kısıtlı tepki gösteren çocuklar hakkında da ebeveynler dikkatli olmalıdır. Çocuğun içinde biriken ve dışarı yansıtamadığı öfke, dışarı çıkabilmek için çaba gösterecek ve ebeveynlerin pek aşina olmadığı, hatta belki farkına bile varmadığı yollar ile mutlaka ortaya çıkacaktır.
“İçe dönen öfkenin” ortaya çıkış yollarına örnek olarak bedensel belirtiler gösterilebilir. Öfkesini ifade edemeyen çocuklar, baş ağrısı, karın ağrısı veya biyolojik sebebi belirlenemeyen başka bedensel rahatsızlıklar deneyimleyebilmektedirler. Sanki sözel olarak ifade bulamayan bastırılmış öfke, bedensel rahatsızlıklar yolu ile dile gelmiştir. Bizler her zaman farkında olamasak da duygularımız ve düşüncelerimiz, bedenimiz ile her an bir etkileşim içerisindedir. Dolayısıyla bastırılmış duygu ve düşünceler, bazı durumlarda bedende ifade bulabilmektedirler.
Bir diğer yol ise, çocuğun farkında olmadan kendine yönelik zarar verici davranışlar geliştirmesi olarak görülebilir. Örneğin çocuk bir kişiye öfkelenip bunu ifade edemediğinde, o kişiye karşı hissettiği öfke, içinde kalarak çocuğun kendisine yönelmeye başlayabilir. Çünkü çocuk, öfkenin karşı tarafa ifade edilmesi gereken bir duygu olduğunu henüz tam olarak öğrenememiş veya öğrense bile bunu gösterememiştir. Dolayısıyla, başkasına karşı hissedilen öfke, bilinçsiz bir şekilde sanki yanlışmış veya olmaması gereken bir şeymiş gibi algılanabilir. Bu da, çocuğun suçluluk duygusu ve kendisine karşı bir öfke hissetmesine neden olabilir. Saç veya deri yolma, tırnak yeme, kendini ısırma, kendine vurma gibi istemsizce gerçekleşen fiziksel öfke içerikli davranışlar, çocuklarda bastırılmış bir öfkenin varlığı hakkında sinyal veriyor olabilmektedir.
Bu gibi durumlarda, çocuğun genel olarak duygularını ifade edebilmeyi pratik edebilmesi oldukça önemlidir. Daha önce bahsedildiği üzere, çocuklar birçok davranışı ailelerinden gözlemleyerek öğrenmektedirler. Bu sebeple, çocuklarının duygularını tam olarak dile getiremediğini hisseden ebeveynler, kendi hissettikleri duyguları paylaşarak çocuklarının bu paylaşım biçimini öğrenmesini sağlayabilirler. Birçok konuda örnek aldığı ebeveynlerinin öfkelerini (ve diğer duygularını) sözel olarak, sakin ve sağlıklı bir şekilde karşısındaki kişiye ifade edebildiğini gören çocuk, zamanla kendisi de duygusunu paylaştığı zaman karşısındakinin bunu duyacağını ve anlayacağını hissedecektir.
Yazar: Psikolog Zeynep Özlem Altınok
Kaynakça:
Averill, J. R. (1982). Anger and aggression: An essay on emotion. Spring-Verlag.
Gallacher, L. (2005). ‘The terrible twos’: Gaining control in the nursery? Children's Geographies, 3(2)243-264. http://dx.doi.org/10.1080/14733280500161677
Kerr, M. A. & Schneider, B. H. (2008). Anger expression in children and adolescents: A review of the empirical literature. Clinical Psychology Review (28)559–577. http://doi:10.1016/j.cpr.2007.08.001