Yavru Karınca Zogo

Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın birinde, masmavi bir denizin kenarında; ​çok geniş, altın renkli bir kumsal varmış. Kumsalın denize uzak kısmında ​ise, yan yana dizilmiş koca kayalıklar bulunurmuş.


Bu kumsalda yaşayan karıncalar, bu büyük kayalıkların dibine inşa ettikleri ​kumdan tepeciklerde yaşarlarmış. Tüm karıncalar, çok akıllı ve ​çalışkanlarmış; o kadar çalışkanlarmış ki, evlerini çok güzel bir şekilde, ​birbirleriyle yardımlaşarak oluştururlarmış. Aynı zamanda birlikte ​taşıdıkları yiyecekleri yuvalarına getirip paylaşırlarmış.


Kumsalda yaşayan karınca ailelerinden bir tanesi; baba, anne, abi ve kardeş ​karıncadan oluşurmuş. Baba karınca, kayanın dibindeki evlerine yiyecek ​getirmek için çok çalışırmış. Anne karınca ise, baba karıncanın eve ​getirdiği güzel yiyeceklerle çok lezzetli yemekler yaparmış. Akşam ​olduğunda, ise, çocukları ile eğlenceli oyunlar oynarlar, hep birlikte çok ​güzel vakit geçirirlermiş. Günleri bu şekilde çok güzel geçmekteymiş.


Bir süre sonra, abi olan yavru karınca Zogo, artık büyümeye başlamış. Bu ​yüzden anne ve baba karınca, yavru karınca Zogo’yu gündüzleri ​sıkılmaması, eğlenmesi ve yeni şeyler öğrenebilmesi için kumsalın denize ​daha yakın kısmındaki karınca okuluna götürmeye başlamışlar.


Karınca okuluna, diğer karınca aileleri de yavrularını getirmekteymiş. ​Yavru karıncalar burada çok eğlenceli oyunlar oynuyorlarmış. Aynı ​zamanda öğretmen karınca, onlara anne ve babaları gibi yuvaları için nasıl ​yiyecek bulabileceklerini öğretiyormuş.


Yavru karınca Zogo, bu zamana kadar annesinden hiç ayrılmadığı için, ​tüm gün boyunca okulda olup annesinden uzak kalmak onun için çok ​zormuş. Okulun ilk gününde, kapıdan içeri girmek istemediği için ​ağlamaya başlamış ve annesinin yanına daha da yaklaşıp ona sarılmış. ​Çünkü annesine dokunmak yavru karınca Zogo’yu rahatlatıyormuş ve ona ​kendisini güvende hissettiriyormuş.


Zogo, annesine şöyle demiş:

“Anne, ben okula gitmek istemiyorum. Çünkü oradayken sizleri çok ​özleyeceğim ve bu beni çok üzüyor. Hep yanımda olmanızı istiyorum. ​Sizden uzakta olmak beni bazen korkutabiliyor.”



Bunu duyan anne karınca, yavrusu onunla nasıl hissettiğini paylaştığı için ​çok sevinmiş ve ona sarılarak şöyle söylemiş:

“Biz yanında yokken korkmanı, üzülmeni ve bizleri özlemeni anlıyorum. ​Sen de okula gittiğinde baban ve ben de seni aynı şekilde özleyeceğiz ama ​aynı zamanda oradayken güvende olacağını, çok eğleneceğini ve yeni şeyler ​öğreneceğini biliyoruz. Bu da bizi çok mutlu ediyor.”


Fakat yavru karınca, yine de annesinin okulun kapısının önünde onu ​beklemesini istiyormuş. Bu isteğini annesine söylediğinde ise, annesi ona:


“Senin yakınında olmamın seni çok rahatlattığını ve mutlu ettiğini ​biliyorum yavrum, bu beni de çok mutlu ediyor. Ama yavru karıncalar ​okula geldiğinde, anne ve babaları onları okulun kapısında beklemezler. ​Sabahları yavrularını okula getirip, akşam da almaya gelirler. Biz de akşam ​olup evimize gidince, yine birlikte vakit geçirecek, oyunlar oynayacak ve ​çok eğleneceğiz. Annen ve baban olarak bizler, sana her zaman destek ​olacağız, senin hep yanındayız.”


Yavru karınca Zogo, annesinin ona söylediği güzel cümlelerden sonra ​kendisini çok rahatlamış hissetmiş. Artık, kendisini okula gitmeye hazır ​hissediyormuş çünkü anne ve babasını bazen özlese de okulunun çok ​güvenli ve eğlenceli bir yer olduğunu ve akşam olduğunda yine annesi, ​babası ve kardeşiyle birlikte vakit geçirebileceğini biliyormuş. Yavru ​karınca Zogo, annesine sarıldıktan sonra okulun kapısından içeri girmiş ve ​karınca arkadaşlarına günaydın demiş.


Sonraki günlerde, yavru karınca Zogo okuldayken bazen anne ve babasını ​yine özlese de artık korkmuyor ve ağlamıyormuş, okuluna alışmaya ​başlamış çünkü annesinin dediklerini aklına getiriyormuş. Akşam olup ​okul saati bittiğinde, yine anne ve babasıyla birlikte olacağını bilerek, ​arkadaşlarıyla yeni oyunlar oynamaya ve güzel vakit geçirmeye devam ​etmiş…


Yazar: Psikolog Zeynep Özlem Altınok